REFERANDUM2010

11 Ağustos 2010 Çarşamba

GÜLŞEN TOKAÇ - HAYIR DİYORUM ÇÜNKÜ;

"Anayasaların halkın haklarını koruması, onların ve toplumdaki değişik grupların isteklerini yansıtması gerekir. Bu nedenle de bu grupların ve halkın temsilcilerinin görüşleri alınmadan (alınmış görüntüsü verildi ancak AKP olmayanlarca hazırlanan taslaklar dikkate alınmadı) yapılan bu demokratik olmayan AKP Anayasası bir toplum Sözleşmesi olmaktan çok uzaktır.

Türk halkının yeni bir Anayasadan beklentisi Anayasanın halkın sorunlarına çözüm bulan ve o güne kadar tartışılmış ihtiyaçlara – mesela, dokunulmazlıkların sınırlandırılması, YÖK’teki değişiklikler, Sendikalar ve işçi hakları v.s. - cevap vermesidir. Ancak AKP Anayasasında bunların hiçbirine yer verilmediği gibi yapay sorunlar yaratılmış ve hak getiriyoruz adı altında AKP iktidarının ülkeye tek başına egemen olması arzusu var.

AKP iktidarı görüldüğü üzere Yargı üzerinde söz sahibi olma arzusu ile yanıp tutuşuyor uzun zamandır. Bunu da bu Anayasalarında gayet güzel ortaya koyarak tüm Anayasa Mahkemesi üyelerinin Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından seçilmesine ağırlık vermişler.

Bir başka önemli konu da, 2007 yılında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasına kadar AKP Cumhurbaşkanının yetkilerinin fazlalığından şikayet ederken, bu Anayasa taslağında Cumhurbaşkanının yetkilerini daha da artırması dikkat çekici, eh tabi 2007 tarihinden beri o makam da AKP çatısı altında.

Mesela ne mi yapmış, Anayasa Mahkemesine Cumhurbaşkanının seçebileceği üye sayısı 4 iken bunu 7’ye çıkartmış, v.d.AKP Anayasasına benden HAYIR, çünkü Türkiye Cumhuriyeti olarak biz çağdaş ve demokratik bir hukuk devleti isek Anayasamızda ülkemizin koşullarından ve toplumsal ihtiyaçlarından doğan kurum, kural ve güvencelere de yer vermeliyiz. Ancak bunun zerresini AKP Anayasasında göremiyoruz. Keşke yeni bir Anayasa hazırlığı için halkın temsilcilerinden oluşan bir geçici meclis kurulsaydı ve ülkemiz için hazırlanan Anayasa siyasi partilerin elinde siyasi araç olmaktan ziyade toplumun gerçek iradesini temsil eden kurallar bütünü olarak hazırlansaydı."

Gülşen Tokaç/Avukat

M. BURAK SU - EVET DİYORUM ÇÜNKÜ;

Referanduma 1 ay kaldı. Genel görünüm %80 lik bir kesimin evet/hayır kararını verdiği, %10 kadar kararsızların %10 kadar oy kullanmayacakların olduğu şeklinde. Kamuoyunda paylaşılan anketlere bakınca bu %80 lik bölümün %45 evet %35 hayır gibi dağıldığı görülüyor. Doğru mu yanlış mı, kararsızların oyları tabloyu değiştirir mi hepsi bir ay sonra kesinlik kazanacak.
80 doğumluyum. Yokluklarla dolu bir Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisi ile başladığı değişime şahit oldum. Özal'ın veliahtlarını , Demirel'in yeğenlerini, hepimizin bacısı Tansu Çiller'in örtülü ödeneklerini hatırlıyorum. 94 krizinde çocuktum ama 2001 de üniversitede idim. Bülent Ecevit'in önüne düşen yazarkasa hala gözümün önünde.

Büyüklerim bu ülkenin yaşadıklarını daha iyi bilirler. 2. dünya savaşındaki yokluğu , 60-70-80 darbesini. Benim kuşağım darbelere yabancı. 60-70-80 demek bizim için nostalji albümleri demek. Büyüklerim için ise bambaşka.

1997 yılını hatırlıyorum. Refahyol hükümeti iktidarda. MGK sonrası 28 Şubat kararları açıklanıyor.Asker yine ülkeye "balans ayarı" yapmış. Balans etkisi ile 3 ay içinde istifa etmiş. Demirel Mesut Yılmaz'a hükümet kurma görevini vermiş... Sonrası daha da bildik senaryo. Partiler kapatılmış , krizler yaşanmış. Yine bu ülke çekmiş yine bu halk ezilmiş.
27 Nisan bir diğer dönüm noktası. Genel Kurmay şöyle demişti o gün:

"Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir."

"Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur."

Sonrası yaşananları yine hepiniz hatırlıyorsunuz. Aba altındansopa gösteren TSK ya "kamuoyu" hiç beklemediği bir şekilde karşılık verdi. TSK nın iç siyasetten giderek uzaklaşması giderek hızlandı. TSK artık kanunların kendine verdiği görevler ile ilgilenmekte. Askerlerin yönettiği, yer yer balans ayarı yaptığı devir kapandı. YAŞ kararlarında görüldüğü üzere TSK artık devletin yöneticisi değil devletin hizmetinde.

Ve bugün 12 Eylül Darbe Anayasasının değiştirilmesi vizyonlarımızdaki bir değişimi sembolikte olsa ifade ediyor.Hayatım boyunca değişime inandım. Anayasa paketi ile ilgili daha önce de yazdım. Herşey değişmiyor belki. Herşeyiyle dört dörtlük bir anayasa paketi de değil. Eksikleri çok. Bu eksiklere rağmen anayasa değişikliği kendim, çocuklarım ve gelecek nesiller için özgür ve demokratik bir ülkeye doğru ilk adım demek.Bu yüzden benim oyum: "evet".

M. Burak Su/ Özel Sektör - Yönetici